Sonsuzluk havuzları terimini duydun mu hiç? Şık ve egzotik otellerin o içinden çıkılmayası gerçek havuzlarından bahsetmiyorum. Girdin mi içinden çıkamadığın, dipsiz kuyu mecralardan bahsediyorum. Instagram, Youtube, Facebook yeni nesil için Tiktok mesela sonsuzluk havuzu olarak nitelendiriliyor.
Instagram ve Facebook'un telefonumdaki bildirimlerini kapatalı bir seneyi aşmıştır. Belki iki sene bile olabilir. Büyük rahatlık. Hatta FB'ta kayıtlı insanların %90'ının paylaşımları da kapalı. Ortaokuldan tanıdığım çok da bir samimiyetim olmayan birinin günde 5 kere çocuklarının resmini/doğumgününü/şusunu busunu paylaşmasını merak etmiyorum. FB ve İG'dan yakamı kurtarınca sandım ki ben bu işi çözdüm. Az önce anladım ki iş o kadar basit değilmiş.
Geçen postta Youtube'un ruhumu eline geçirmesinden şikayet ediyordum. Bir yandan da TV izlemiyorum, doğru düzgün kitap okuyamıyorum, film ve tv'da yayınlanan belgeseller bile kesmiyorken beni bari YouTube izleyeyim diyorum. İzlemek sorun değil. Sonsuzluğuna kaptırmamak kendini. Ama onu da halledebilirim. Benim daha büyük bir sonsuzluk havuzum var, hayır koca internetin kendisi değil. En genel anlamıyla bilgi. Çocukluktan bu yana hem de.
İnternet hatta göreceli TV yokluğunda (tam gün yayın bile yoktu ben çocukken tek gariban siyah beyaz kanalda) ansiklopedi okuyangillerdendim. Öyle bir açlık bilgiye. Hala da öyleyim. Ansiklopedi de o zamanın sonsuzluk havuzu. Oku oku sonunu getirebilir misin ömründe? Ben sonunu getiresiye okuyordum. Mümkünmüş gibi. Şimdinin internetinde de öyle geziniyorum. Öğrenme biçimimde bence bir çarpıklık var. Sosyal alanda kimseye bir zararı olmadığı için göze çarpmıyor ama normal değil. Bilgi sahibi olmak insana statü kazandırabilen bir şey de aynı zamanda, o yüzden kimse bana bugüne kadar biraz soluk al demedi. Ama yeme bağımlılığı gibi bende bilinçsiz bir bilgi bağımlılığı, çapsız bir bilgi iştahı olabileceğini düşünüyorum. Neyse ki durumun farkında olmak, çözümü de büyük ölçüde beraberinde taşıyor. Sonu yok demek kendine. Dibini bulamayacaksın. Amaç dibini bulmakmış gibi.
(Yıllar önce, internet yeni yeni evlerde yaygınlaşıyorken, aylak ve depresif günlerimin tek eğlencesi internetin başında sabahlardım. Stumbleupon diye bir site vardı. Hala var mı bilmem. İstediğin alanda, sana en güzel, en faydalı siteleri bulurdu. Bir gün karşıma: "internetin dibini buldun, artık dışarı çık ve hava al" diye bir site çıkarmıştı. Aklıma o geldi.)
Dibi yok öğrenmenin. Yazmanın da üretmenin de dibi yok. O yüzden üretkenlik diye kendini paralamak da anlamsız. Yeterlilik üzerine düşün bazen. Ölçülü üret ölçülü tüket. Bilgiyi bile.
Böyle bir sonsuzluk havuzunun bir adım gerisinde durabilmek önemli diye düşünüyorum. Kontrol kazandırıcı. Ve huzur. Tamamlamanın imkansız olduğu bir işin peşinden koşmayı bırakmak, kimbilir belki tamamlanabilir işlere noktayı koymanın bir yoludur.
not: görsel internetten.